Önce kendini ifade etmeye çalışırsın. Onların da bi canı olduğunu, ağladıklarını, güldüklerini, üzüldüklerini ve terkedildiklerinde intihar ettiklerini anlatırsın. dünyada yapılan tüm iyiliklerin aynı erdemde olduğunu, hayvancıkların aç, susuz ve bize muhtaç olduklarını, hayvana tecavüz ya da eziyet eden birinin bir sonraki adımının komşu çocuğu olduğunu, dünyadaki tüm seri katillerin işlerine hayvan öldürerek başladıklarını, içinde hayvana karşı öfke besleyen, minicik, masum bi kedinin kafası ezerek öldüren bi insan artığının her suçu rahatlıkla işleyebilecek psikolojik temele sahip olduğunu anlatmaya çalışırsın. ama anlamazlar. sanki kendileri çok akıllıymış gibi deli muamelesi yapıp, bi de utanmadan yaptığın iyiliği sorgularlar. "insan bitti de sıra hayvana mı geldi ayol" diyip, felsefe yapmış gibi üstüne bi de pis pis sırıtırlar. sonra, seni boş işlerle uğraşmakla itham edenlerin sanki rahibe teresa gibi ömrünü iyiliğe ve yardıma adamış gibi davrandıklarını, yapılan her iyiliği sorgulama hak ve yetkisini kendinde görüşlerini huşu içinde izlersin, miden bulanır. Barınağa her gidişinde sevilmek için birbirlerinin üstüne çıkan, ağlayan hayvancıklar gördükçe uzaklaşırsın insan cinsinden. zamanında babanın anlattığı, ayağı kırıldığı için vurulmak üzere olan atın bi anda ağlamaya başladığı hikayenin bi başka türlüsüne şahit olursun. yaşlandığı için sokağa atılan bi golden'ı sevdiğin anda çenesini dizlerine koyup, ağladığını gördüğünde artık geriye dönüş yoktur. Zordur hayvansever olmak Türkiye'de.
Sevgili ilkokul arkadaşım Esra Özkök'ün Facebook sayfasında paylaştığı benimdee sizlere ulaştırmak istediğim bir yazı.. Kimbilir belki de, canice hayvanları canlı canlı betona gömen, yeni doğum yapmış köpeği tüfekle vurabilecek ve süt veren memelerine kaynar yağ döküp yakabilecek kadar vicdanını insanlığını kaybetmiş, penceresine gelen kuşa bir çay tabağı buğday vermeyecek kadar gaddarlaşan, İnsanlardan uzak dursun diye, sözüm ona rehabilitasyon merkezine alınan Sevimli fok Badem'i sopalarla döverek insan ırkına düşman ettiren, yavru tilkileri yere vura vura beyinlerini parçalayarak öldüren, canlı canlı derisi yüzülen hayvanların kürküyle, cemiyetine hava basan insalıktan nasibini almamış, sözde sosyetik hatunların ve tüm bunları gerçekleştiren biz Ademoğullarının vicdanını sızlatır..Sızlatırmı ? belki...
Petshoplarda mal gibi satılan hayvanları , pazardan elma armut seçer gibi seçip çocuğuna hediye edebilecek, daha küçücük beynine Hayvan Sevgisi satılıktır mesajını yerleştiren ebeveynler, Çocuk sıkılınca, zavallıcık tüy dökünce, evin nufusu artınca, yer daralınca, kaderine terk eden , terkedilen zavallı hayvanların yerinde keşke siz olsanız...Keşke sizi de terk etse aileniz ıssız ormanın birine..keşke, o petshop vitrinlerine 1 m² alana ayaklarınızın altında bi kaç kürek talaş döküp sizi kapatsalar , boyunlarınıza da birer kırmızı kurdele ile İndirimde yazsalar da, belki ozaman anlayabilirsiniz onların duygularını, onlarında bir gururu, haysiyeti olduğunu...Bu yazıya eklenecek milyonlarca fotoğraf var aslında, içim kaldırsa hepsini tek tek eklerim.. Ama bakmaya bile yüreğim dayanmıyor.. Google 'da yukarıda anlattığım herşeyi görebilirsiniz tabi mideniz kabul ederse..Bizler ne zaman kaybettik insanlığımızı, sevgimizi bunun cevabını bulmak imkansız gerçekten..
Kesinlikle içler acısı halimizin en büyük resmi bu... Zavallılığımızı kapatmaya çalışmak için kullandığımız bir araç... Kime sorsan kalbi yüreği dayanmıyor da kim yapıyor bunca şeyi söyleyen, bilen yok. Belki de en rahatsız edici yanı herkesin kendi içinde bir yerlere saklamaya çalıştığı vicdansızlığının eseridir.
YanıtlaSilEbru